NAZİLLİ ZİRAAT ODASI BAŞKANLIĞI

TARIMSAL YAYIN ve DANIŞMANLIK

|Anasayfa |Haberler|Resim Galerisi

 

                           

 

ÜYE ADI: 

 

ŞİFRE:

  ÜYE OL   ŞİFRE HATIRLAT

 KESTANE YETİŞTİRİLİĞİ EL KİTABI

 

 

 

NAZİLLİ ZİRAAT ODASI BAŞKANLIĞI

 

KESTANE YETİŞTİRİCİLİĞİ

 

           

 

          Kestane kışın yaprağını döken, Fagaceae familyasına ait önemli bir orman ağacıdır. Dünya üzerinde ılıman iklim kuşağının nemli, yağışlı ve nispeten serin bölgelerinde yayılmıştır. Kuvvetli kazık kök, yan kökler ve güçlü gövdeye sahiptir. Toprakta derine inen sağlam kök yapısıyla kayalık yerlerde bile yetişen kestane ağacı, erozyonları önleme bakımından büyük öneme sahiptir.Dünyada kestane cinsinin 13 türü olduğu bilinmekle birlikte, Türkiye’de tabii olarak bulunan tek türü ise Anadolu kestanesi (Castanea sativa Mill)’dir. Anadolu kestanesi olarak bilinen ve geniş yuvarlak taç yapısına sahip olan bu ağaç türü 25-30 m’ ye kadar boylanabilen, ortalama 200-500 yıl yaşayan, hatta 1000 yaşına kadar yaşayabilen çok uzun ömürlü bir ağaçtır. Ülkemizde anıt ağacı niteliği kazanmış çok sayıda kestane ağacı mevcuttur. Kestane deniz seviyesinden 600 – 800 m yükseklikte yetişebilmekle beraber çeşitli ekolojilerde 1800 m kadar yetişebilir. Anadolu’da 1390 m yükseklikte Kestane yetiştirildiği tespit edilmiştir. Türkiye genelinde ağaç başına verim 2017 yılında 36 kg olarak belirlenmiştir. Kestane kışın –300C’ ye kadar dayanmaktadır. Ancak ilkbaharın geç sonbaharın ilk donlarına karşı hassastır.Yıllık yağış ortalaması 600-1600 mm olan yerlerde yetişir.

 

 

 

 

    

 

        Kestane Anadolu’da Doğu Karadeniz’den başlayarak , tüm Karadeniz boyunca yayılmakta ,Marmara çevresi ve Batı Anadolu’dan Antalya kıyılarına kadar ulaşmaktadır.

 

 

 

 

DÜNYA’DA KESTANE ÜRETİMİ YAPAN İLK 5 ÜLKE                              

Üretim (ton)

Alan (ha)

Çin

1.650.000

Çin

305.000

 

 

 

 

Kore

    67.902

Bolivya

42.180

 

 

 

 

Türkiye

  60.019

Türkiye

39.180

 

 

 

 

Bolivya

   58.666

Portekiz

35.200

 

 

 

 

İtalya

   49.459

Kore

33.073

                                                                                                                                                            (FAO 2015)

 

 

 

 

 

 

 

 

İLLER BAZINDA KESTANE ÜRETİMİ( ((

          Üretim (ton)               Alan (da)

Üretim (ton)                     Alan (da)

AYDIN               20.989   

                  63.970

           Sinop               4.242

                        96

  

 

 

 

Kastamonu             10.321

3.279

      Bursa               2.081

                    4.687

 

 

 

 

İzmir                  10176

            25.257

      Denizli              1.888

                      847

 

 

 

 

Bartın                  2898

   710

    Balıkesir             1.384

                      754

 

 

 

 

Manisa                 2493

3.850

      Yalova                 783

     6.000

         

                                                                                                                                (TÜİK 2015)

 

 

 

 

 

 

 

Tablo incelendiğinde Türkiye kestane üretiminde Aydın ilinin ilk sırada yer aldığı görülmektedir. Aydın ili ve ilçelerinde Kestane yetiştiriciliği yapılan yöreler incelendiğinde , üretimin en yaygın olduğu Nazilli,Köşk ve Sultanhisar ilçelerinde kapama Kestane bahçeleri olup diğer ilçelerde ise üretim dağınık ağaç  plantasyonları halinde Kestane yetiştiriciliği yapılmaktadır.İlçemiz Nazilli 29.000 da alanda 308.000 ağaç ile ülkemizin hem Kestane ağaç varlığı hem üretim olarak Türkiye’de ilk sıradadır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

  

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

AYDIN İLİNDE KESTANE YETİŞTİRİCİLİĞİNİN DURUMU, SORUNLARI VE ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Fagales takımı içerisinde yer alan kestaneler (Castanea sp.), meşe (Quercus sp.) ve kayın (Fagus sp.)’larla birlikte Fagaceae (Kayıngiller) familyasına girmektedir. Dünya üzerinde kestanenin bilinen 13 türü vardır ve genellikle kuzey yarımkürede; Asya, Güney Avrupa ve Kuzey Amerika’nın ılıman iklim türleri arasında yer alır (Soylu, 2004).

Kestane, değerli bir ağaç olarak kabul edilmekte ve kerestesi, çiçekleri, yaprağı ile ekonomik olarak en önemli ürünü olan meyveleri değerlendirilmektedir. Kerestesi mobilya üretiminde olduğu kadar, özellikle Ülkemizde Karadeniz bölgesinde, sudan çürümeye karşı dayanıklı olduğu için tekne yapımında yüzyıllardır kullanılmaktadır. Şeker içeriği yüksek olduğu için kestane bitkisinin erkek çiçekleri bal arıları tarafından ziyaret edilmekte ve kestane ile ıhlamur çiçeklerinden elde edilen balın karışımından mükemmel bir tat elde edilmektedir. Bunun yanı sıra, erkek çiçek püsküllerinden elde edilen çayın sinüzite karşı iyi geldiği ifade edilmektedir (Soylu et al., 2009). Kestane, diğer sert kabuklu meyve türlerine göre daha az yağ içermekle beraber, insan vücudu için gerekli olan yağ asitlerinden özellikle linoleik asit bakımından zengin bir kaynaktır. “Linoleik asit”, kardiovasküler hastalıkların önlenmesinde etkili olduğu, ayrıca özellikle çocukların beyin ve retina gelişimi üzerinde de önemli etkide bulunduğu bildirilmektedir (Ferreira-Cardoso et al. 1999). Kestane çok eski zamanlardan beri, insan beslenmesinde önemli bir protein ve karbonhidrat kaynağı olmuştur. Bu nedenle hem tok tutucu, besleyici, hem de iyi bir enerji kaynağıdır. Nitekim kıtlık yıllarında İsviçre’de 6 aylık uzun kış dönemi boyunca halkın gıda ihtiyacının kişi başına 100-150 kg hesabıyla kestane ile karşılandığı bildirilmiştir. Yine, Fransa’da ve Korsika’da II. Dünya Savaşı’nda fakir olan halkın, kestane ununu 2/3 oranında çavdar unu ile karıştırıp ekmek yapımında kullandığı bildirilmiştir (Duyar, 1998).

Genel olarak karbonhidrat (şeker ve nişasta), az miktarda protein, yağ ve lif içermektedir. İç kestanede % 45 su, %6,2 protein, %5,4 yağ, %42,1 karbonhidrat ve %1,3 kül bulunmaktadır. Aynı zamanda, kestaneler A ve C vitamini (100 g meyvede 50 mg C vitamini) ile B grubu vitaminler (Thiamin, Ribofilavin, ve Niacin), ve bazı mineral maddeleri (Ca, P, Fe, Na, ve yüksek miktarda K) içermektedir. Kestane meyvesi kasları kuvvetlendirdiği, kan dolaşımını düzenlediği, bağırsak iltihaplarına ve mide rahatsızlıklarına karşı faydalı olduğu kabul edilmektedir. Kestanenin 100 mg’ı 200 kalori vermektedir. (Soylu, 2004).

İnsan sağlığı için çok fazla yararı olan kestane meyvesinin, birçok değerlendirme şeklinin bulunduğu bilinmektedir. Bunlar arasında kestane pastası, kestane pudingi, çikolatalı kestane tatlısı, kestane böreği sayılabilir. Bunun yanı sıra, kestanenin taze tüketimi çok yaygındır ve bir kısmı da şekerleme sanayinde kullanılmaktadır. Avrupa ülkelerinde bunlara ek olarak, kestane hamuru gıda sanayinin çok çeşitli dallarında değerlendirilmektedir. Ülkemizde kestanenin, teknolojik olarak kullanımının en tipik olanı ve en bilineni “kestane şekerciliği” dir. Şekercilikte meyveler, şeker şurubu içerisinde saklanmakta veya çevresi şeker veya çikolata ile kaplanmaktadır. Kestane şekerciliği dışında, kestanenin konserve olarak değerlendirilmesi özellikle Fransa’da yaygındır. Bu değerlendirme şeklinde meyveler doğal şekil ve niteliklerini korurlar. Fransa’da bu işleme şeklinde Marrone grubu kestaneler kullanılır. Yine, Fransa’da uygulanan kestane kremi veya püresi olarak bir değerlendirme şekli daha vardır. Daha çok reçel sanayi adı verilen bu değerlendirme şeklinde de, Marrone grubu ve diğer kestanelerin pazar dışı çıkma mallarından yararlanılmaktadır (Soylu, 1984). Bunun yanı sıra İtalya’da kestane unu üretimi de yapılmaktadır. Kestane unu gluten içermediği için, özellikle gluten toleransı olmayan hastalar (çölyak hastalığı) için çok uygundur (Soylu et al., 2009). Ayrıca ülkemizde özellikle son yıllarda yaygınlaşan hazır dondurma sanayinde, kestaneli dondurmalar da üretilmeye başlanmıştır.

2. Dünya ve Türkiye Kestane Üretiminde Güncel Durum

2014 yılı verilerine göre, Dünyada başlıca kestane üreticisi ülkelerin üretim miktarları (ton) dikkate alındığında; Çin, Bolivya, Türkiye, Kore, İtalya, Yunanistan ve Japonya’nın en önemli üretici ülkeler olduğu görülmektedir. 530 bin 309 ha alanda yapılan dünya kestane üretimi, ile 2 milyon 51 bin 564 ton ürün elde edilmektedir. Bu anlamda, üretim miktarı açısından dünyada üçüncü sırada olan ülkemizden elde edilen 63 bin 762 ton kestane ile dünya üretiminin %3’ü karşılanmaktadır. Ülkemizden karşılanan söz konusu üretim miktarı 1 milyon 991 bin adet meyve veren yaşta, 362 bin adet ise meyve vermeyen yaşta olmak üzere toplam 2 milyon 353 bin 406 adet ağaçtan sağlanmaktadır (FAO, 2014; TUİK, 2014).

Türkiye kestane üretiminin ise yaklaşık %33’ü olan 20 bin 989 ton ile Aydın İlinden karşılanmakta ve birinci sırada yer almaktadır. Bu değer aynı zamanda, Aydın İlinin Dünya kestane üretiminin yaklaşık %1’ini sağladığının bir göstergesidir. Aydın İlini, sırasıyla İzmir, Kastamonu, Sinop, Bartın, Manisa, Bursa, Balıkesir, Denizli ve Kütahya İllerinin izlediği görülmektedir

Aydın İlinde ise en fazla üretimin yapıldığı bölgeler arasında, Nazilli, Köşk ve Sultanhisar İlçeleri ve köyleri gelmekte olup, bu bölgede genellikle kapama kestane bahçeleri bulunmaktadır. Aydın’da üretimi yapılan kestanenin büyük bir çoğunluğu iç piyasada değerlendirilmekte, bir kısmı ise ihraç edilmektedir. İtalya, İngiltere, Almanya, Fransa, Macaristan, Avusturya, İsrail, Kanada, Azerbeycan, Ürdün, Lübnan ve Dubai kestane ihracatının yapıldığı ülkeler arasında yer almaktadır. Yıllara göre değişmekle birlikte, Aydın İli kestane ihracat miktarı 2014 yılında 1 milyon 400 bin kg civarındadır.

Aydın İlinde, kestane yetiştiriciliğinin yapıldığı bölgelerin fiziksel durumu (arazi yapısı, toprak yapısı vb.), ile üreticilerin bilgi ve ekonomik düzeyi gereği, üreticiler tarafından genellikle organik tarım prensiplerine uygun olarak üretim yapılmakta, ancak bu durum resmi olarak kontrol ve sertifikalandırılma sürecinden uzaktır. Bir diğer ifade ile, bölgemizde bir çok kestane

üreticisi gerçekte organik tarım prensiplerine uygun olarak üretim gerçekleştirmekte, gerek bilinç düzeyi ve gerekse de ekonomik nedenlerinden dolayı, bu değerli ürünü için resmi olarak organik tarım yönetmeliğinin gerekliliklerini yerine getirememektedir. Buna rağmen, son yıllarda organik tarım sertifikası almış üretici sayısı giderek artış göstermiş ve 2013 yılı itibariyle ildeki toplam 14.259 da alanda organik tarım yapılmaktadır (Anonim, 2014).

3. Aydın Kestane Üretiminde Gelişmeler

Anadolu kestanelerinin de içinde bulunduğu Castanea sativa Mill. türü Akdeniz havzasının yerli bir türüdür. Kestanenin Anadolu’ da çok eski zamanlardan beri kültürünün yapılması sebebiyle, bu uzun zaman süreci içerisinde meyve kalitesi ve ağaç özellikleri yönünden pek çok kestane tipi oluşmuştur. Nitekim günümüzde pazarda satılan kestanelerin tat, renk, irilik ve soyulabilirlik açısından büyük farklılıklar göstermesi de bunun en belirgin kanıtıdır. Anadolu’da 2,5 milyon dolayında olan kestane ağacı varlığı içerisinde çok fazla varyabilite mevcuttur. Bu zengin kaynak içinde verimli, renkleri çekici ve parlak, iri tiplerin yanında; küçük meyveli, verimsiz ve düşük kaliteli tipler de bulunmaktadır.

Doğada bulunan birbirinden farklı binlerce tip, ıslah açısından istenen bir durumdur. Çünkü melezlemesi doğal olarak yapılmış ve farklı topraklara ve farklı iklimlere adapte olmuş hazır bir materyaldir. Bunların içerisinden üstün nitelikli olanların seçilip, vegetatif olarak çoğaltılması ile araştırıcılar tarafından doğal populasyondaki kestaneler üzerinde seleksiyon çalışmaları yapılmış ve bugün yaygın olarak kullanılan standart çeşitler elde edilmiştir. Oysa ülkemizde standart çeşitler çok fazla elde edilememiş; çeşitler yerel çeşit olarak kalmaktan pek öteye gidememiştir. Ülkemizde ve dünyada kestane ile ilgili çalışmalar genellikle çeşit seleksiyonu çalışmaları ile başlamıştır. Ülkemizde kestane ıslahı konusunda ilk çalışmalar, Ayfer ve ark. (1977) tarafından 1975 yılında Marmara Bölgesinde başlatılmıştır. Çeşit seçimine yönelik araştırmalar sonraki yıllarda Ege Bölgesinde (Özkarakaş ve ark., 1995; Ertan ve ark., 2007) ve Karadeniz Bölgesinde (Serdar ve Bilgener, 1995; Serdar, 1999; Akça ve Yılmaz, 1999) yapılmıştır. Halen Türkiye’de Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Enstitüsü tarafından denemeleri tamamlanarak 1990 yılında tescil edilen 11 kestane çeşidi bulunmaktadır. Diğer taraftan Ondokuz Mayıs Üniversitesi tarafından Sinop ve Samsun’dan seçilen bazı kestane genotiplerinin çeşit tescil denemeleri sonuçlandırılmıştır (Serdar ve Demirsoy, 2006).

Aydın İlinde en önemli ve kapsamlı kestane çeşit seleksiyon çalışması ise Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü tarafından, Aydın ili kestane üretiminin yaklaşık yarısının karşılandığı Nazilli ilçesinde, TÜBİTAK projesi kapsamında (“Aydın İli Nazilli İlçesi Kestanelerinin Seleksiyon Yolu ile Islahı Üzerinde Araştırmalar” isimli) yapılmıştır. Proje sonucunda, altı kestane genotipi, çeşit adayı olma amacıyla selekte edilmiştir. Selekte edilen kestane genotiplerinin meyve kalitesi, erkencilik ve verimlerinin daha iyi karşılaştırılabilmesi için bunların aynı anaç üzerinde, aynı toprak, iklim ve bakım koşullarında yetiştirilip incelenmesi, adaptasyon çalışmalarının yapılması amacıyla “çeşit tescil” süreci başlatılmıştır.

Bunun yanı sıra İlimizde, Aydın Ticaret Borsası girişimi ile Adnan Menderes Üniversitesi Sınai Haklar Destek Birimi ile Aydın Ticaret Borsası işbirliği ve Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü desteği ile “Aydın Kestanesi” için coğrafi işaret alınması amacıyla Türk Patent Enstitüsü’ne 07 Aralık 2010 tarihinde başvuru yapılmış ve 555 sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname’nin 12 nci maddesi gereğince 07.12.2010 tarihinden geçerli olmak üzere 24.11.2011 tarihli ve 28122 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak “AYDIN KESTANESİ” coğrafi işareti alınmıştır.

4. Aydın İli Kestane Yetiştiriciliği ile İlgili Sorunlar

4.1. Çeşit Sorunu

Bölgemizde kestane yetiştiriciliğinde en önemli sorunlardan bir tanesi standart çeşitlerin olmayışıdır. Her bölgede yöresel olarak yetiştiriciliği yapılan çeşit veya tipler bulunmaktadır. Bu nedenle, maalesef kestane yetiştiriciliği yapmak isteyen Aydın İli üreticilerimizin “standart veya sertifikalı fidan” bulma olasılığı yoktur.

Bölgesel olarak yapılan seleksiyon çalışmaları ile elde edilen kestane genotiplerinin ve yöresel kestane çeşitlerinin yönetmeliğe uygun kurallara göre tescil edilerek “standart kestane çeşidi” olması için çalışmalara önem verilmesi ve bu konuda gerekli desteklerin gerek yerel yönetimler ve gerekse de Bakanlık tarafından verilmesi gerekmektedir. Çeşit seçiminde sanayinin isteklerinin dikkate alınması ve bu doğrultuda bilimsel çalışmaların ve üretimlerin yapılması sektörün ihtiyaçları açısından oldukça önemlidir.

Kestanede çeşit seçimi kadar önemli bir diğer konu da, uygun anaç seçimi ve çoğaltılmasıdır. Bu iki husus, ilimiz için olduğu kadar ülkemiz kestaneciliği için de öncelikli çözüme kavuşturulması gereken konular arasındadır.

4.2. Aşılama ve Aşı Kalemi İle İlgili Sorunlar

Bölgemize adapte olmuş, standart kestane çeşidimiz olmadığı gibi, kestane bahçesi kurmak isteyen üreticilerin sağlıklı ve ismine doğru kestane fidanı temin etmesi de mümkün değildir. Bu nedenle, kestane üreticisi genellikle meyve özellikleri açısından kaliteli olan ve verimli buldukları ağaçlardan aşı kalemleri temin ederek çoğaltma çalışmaları yapmaktadır. Bu durum özellikle sağlıklı aşı kalemi temin edilememesi halinde büyük sorunlara yol açmaktadır.

İç ve dış karantina tedbirlerine tabi bir ürün olan kestanelerde, bölgeden bölgeye aşı kalemi taşınmaması gerekmektedir. Özellikle kestane kanseri ve kestane gal arısının yaygınlaşmasında aşı kalemleri büyük oranda etkili olabilmektedir. Ancak bu konu genellikle göz ardı edilmekte ve üreticilerimiz aşı kalemi yolu ile özellikle kestane kanseri hastalığının yayılmasına neden olmaktadır. Bu nedenle öncelikle konu ile ilgilenen kişilerin eğitilmesi, bilinçlendirilmesi ve bu anlamdaki karantina yönetmeliğinin ve uygulama şartlarının revize edilmesi uygun olacaktır.

Kestane aşılamaları ile ilgili olarak Adnan Menderes Üniversitesi Ziraat Fakültesi Bahçe Bitkileri Bölümü tarafından farklı aşı yöntem (radisil aşı, tohum aşı) ve zamanları konularında çalışmalar yürütülmektedir.

4.3. Bitki Besleme İle İlgili Sorunlar

Tüm bitkilerde olduğu gibi kestanelerde de, bitkinin gelişiminin sağlıklı olması, verimin yüksek ve meyve kalitesinin iyi olması için doğru bir bitki beslemenin yapılması gerekmektedir. Bunun için de, uygun zamanda toprak ve gerektiğinde yaprak analizlerinin yapılarak bitkinin ihtiyacı doğrultusunda ve uygun zamanda gübrelemenin yapılması gerekmektedir.

Ancak kestane üreticileri ile yapılan görüşmelerde ve gözlemlerde, üreticilerin bu konuda yeterince ilgili olmadıkları görülmektedir. Bunun yanı sıra, kestanelerde bitki besleme ile ilgili bilimsel çalışmaların çok az olduğu, yaprak ve toprak analizleri doğrultusunda uygun gübreleme programlarının yapılması konusunda bilimsel çalışmaların arttırılması gerektiği ifade edilebilir. Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Aydın İl Müdürlüğü, Toprak Analiz laboratuvarında son beş yıl içerisinde yapılan toplam 14237 toprak analizinden, sadece 72 tanesinin kestane bahçesi için yapılmış olması, bu konuda üreticinin bilinçlendirilmesi ve desteklenmesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır.

4.4. Sulama İle İlgili Sorunlar

Kestaneler doğal ekolojilerinde genel olarak sulama yapılmadan yetiştirilmektedir. Ancak, toprak neminin azlığı ağaçları çeşitlli yönlerden etkilemektedir. Bunların başında verimlilik ve meyve iriliği gelmektedir. Kestanelerin kuraklığa karşı hassas türlerden olmaları, kurak geçen yaz dönemlerinde, su yönünden darlığa düşmelerine neden olmaktadır. Bunu kısmen önlemenin de başlıca yolu yağışların toprağa işlemesini kolaylaştırmak ve nemin toprak yüzeyinden buharlaşmamasını sağlamaktır. Bu amaçla da başlıca aşağıdaki önlemler alınabilir (Soylu, 1984):

Meyili fazla olan yerlerde teras yapmak yağışların toprak yüzeyinden akıp gitmesini önleyerek, toprağa işlemesini sağlar. Toprak neminin korunmasında en etkili yöntemlerden bir diğeri ise malçlamadır. İyi bir malç uygulanması kolay, ucuz, yağışların toprağa işlemesini kolaylaştırıp, nemin uçmasını önleyici, toprak sıcaklığını ayarlayıcı, ve yabancı otların gelişimini engelleyici nitelikte olmalıdır. Saman vb. maddelerle malçlama yapmak pahallı olacağından, doğada kendiIiğinden bulunan ot vb. materyale yönelmek gerekecektir. Kestanelerin bu yönden şanslı bir durumu da bulunmaktadır. Çünkü hasattan sonra dikenli yumakların ağaçların altında bırakılmaları kısmen de olsa malçlama görevini yapacaktır. Fransa ve İtalya’da Marrone grubuna giren kestanelikler, yazın kurak günlerinde sulanmakta ve toprağın nemini koruyabilmesi için de ağaçların çevresine halka şeklinde çukurlar açılmakta, bu çukurların içi yaprak ve dikenli yumaklarla doldurularak üstleri yeniden toprakla kapatılmaktadır.

4.5. Bitki Koruma İle İlgili Sorunlar

Aydın İlinde kestanede en önemli sorun ağaçları kurutan kestane kanseri hastalığı, kök hastalıkları ve ve gövde kurtlarıdır. Kestane Kanseri (Cryphonectria parasitica) bir yara paraziti olup, hastalık ağaçta oluşan yaralardan bitkiye giriş yaparak bitkinin toprak üstü aksamlarında gelişimini sürdürür. Hastalıklı kısımlar normal rengini kaybeder ve kırmızımsı kahverengiye dönüşür. Buralarda daha sonra çöküntü, çatlak ve yarıklar oluşur. Ağacı kısmen ve zamanla tamamını kurutur.

Dünyanın kestane yetişen birçok ülkesinde olduğu gibi, Aydın ilinde de hastalıklar nedeniyle kestane üretiminde önemli ürün kayıpları meydana gelmektedir. Bu hastalıkların başında Cryphonectria parasitica’nın neden olduğu Kestane Kanseri gelmektedir. Hastalığın 2003 yılında Aydın’da ilk defa rapor edilmesinin ardından, Adnan Menderes Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü öğretim üyelerinden Doç Dr. Ömer Erincik, Prof Dr. Serap Açıkgöz ve Prof Dr. M. Timur Döken tarafından bu hastalık üzerinde çok sayıda proje gerçekleştirilmiştir. Yürütülen ilk dönem projelerinde Kestane Kanserinin Aydın ilinde yaygınlığının belirlenmesine yönelik çalışmalar yürütülmüştür. Proje sonucunda Kestane Kanserinin kestane üretiminin yapıldığı birçok köyde var olduğu ve ciddi sayıda ağaç ölümlerine neden olduğu saptanmıştır. Bu bulgular üzerine hastalığın mücadelesine yönelik çalışmalara geçilmiş ve çalışmalarda ağırlıklı olarak, Kestane Kanserinin mücadelesinde tüm dünyada en geçerli yöntemlerden biri olan hypovirülent ırkların kullanıldığı biyolojik mücadele üzerine yoğunlaşılmıştır. Bu amaçla Aydın’da çok sayıda kestanelik incelenerek hipovirulent ırkların varlığı araştırılmıştır. Ancak çalışma sonucunda Aydın’da etkin herhangi bir hipovirülent bir ırka rastlanmamıştır. Bu durum üzerine, hipovirülent ırkların başka bölgelerden getirilerek yapay yollarla Aydın kestaneliklerine bulaştırılmasına yönelik çalışmaların yapılmasına karar verilmiştir. Bunun için öncelikli olarak Aydın’da Kestane Kanseri etmeni Cryphonectria parasitica’nın populasyon yapısı incelenmiş ve biyolojik mücadeleye uygunluğu araştırılmıştır. Bu amaçla, çok sayıda kestanelikten kanser örnekleri alınarak C. parasitica izolatları elde edilmiş ve bu izolatların vejetatif uyum ve mating tipleri belirlenerek hem patojenin biyolojisi hem de populasyon yapısı hakkında kapsamlı bilgiler elde edinilmiştir. Çalışmalar sonucunda, Aydın’da C. parasitica’nın populasyon yapısının hipovirülent ırkların kullanıldığı biyolojik mücadele için son derece uygun olduğu ortaya konmuştur. Bunun üzerine Aydın’da Kestane Kanserinin biyolojik mücadelesine yönelik çalışmalara geçilmiştir. Bu amaçla hipovirülent ırkların varolduğu bilinen Marmara ve Karadeniz Bölgelerinde sörvey çalışmaları yürütülmüş ve bu bölgelerden Aydın’da kullanılmak üzere hipovirülent izolatlar toplanmıştır. Toplanan izolatlar üzerinde çok sayıda test yapılmış ve Aydın ili C. parasitica populasyonu için uygun olan hipovirülen izolatlar biyolojik mücadele çalışmalarında kullanılmak üzere seçilmiştir. Seçilen bu izolatlar içerisinde, hastalığı en iyi kontrol eden hipovirülent izolatlar iklim odası ve sera koşullarında yürütülen çalışmalar sonucunda belirlenmiştir. En son olarak sera ve iklim odası çalışmalarında en iyi hastalık kontrolu sağlayan bu hipovirülent izolatlar bahçe koşullarında test edilmeye başlanmıştır.

Kestane zararlıları ile ilgili olarak, meyve kurtları ve gövde kurtları önemli zararlara neden olmaktadır. Meyve kurtlarından olan Curculio elephas ve Cydia splendana bölgede %15-20 meyve kaybına neden olmaktadır. Mücadelesinde, biyolojik savaş ajanları kullanılmaktadır. Bu amaçla, Adnan Menderes Üniversitesi, Ziraat Fakültesi, Bitki Koruma Bölümü öğretim üyelerinden Prof. Dr. Mehmet Karagöz ve ekibi tarafından Entomopatojen nematod ve funguslar ile çalışmalar yürütülmektedir. Ayrıca Cydia splendana’ya karşı yine feromon tuzakları ile mücadele çalışmaları yapılmaktadır.

Kestanenin iletim demetlerine zarar veren ağaç kızıl kurdu (Cossus cossus) ve kestane gövde kurdu (Synanthedon vespiformis) larvaları, ağaçların özellikle gövde ve kalın dallarının kambiyum kısmında beslenerek kanallar açar ve bu kanalların birleşmesi ile iletim demetlerini zarara uğratmaktadır. Bunun sonucunda ağaçlarda gelişme zayıflar. Larva zararının yoğun olduğu ağaçlar kısa zamanda kurur. Bu iki zararlı ile mücadele oldukça zor olup, mücadelesinde çeşitli firmalara ait feromon (koku) ve feromon tuzakları kullanılmaktadır.

4.6. Toprak İşleme- İle İlgili Sorunlar

Genellikle dağınık ağaçlar şeklinde olan, yamaç ve dik arazilerde bulunan kestaneliklerde toprak işleme aletlerinin kullanılarak toprağın işlenmesi oldukça zordur. Bu şekilde toprağın işlenmesinin mümkün olmadığı yerlerde, örtülü toprak işleme denilen yöntem uygulanabilir. Yani, arazide bulunan otların biçilerek, otlu-çayırlı bırakma şeklinde örtülü toprak işleme yöntemi uygulanabilir. Kapama kestane bahçelerinde ise, toprak işleme aletleri ile toprak işlenebilir. Ancak böyle arazilerde ise, erozyona neden olmayacak önlemlerin alınmasına özen gösterilmesi gerekmektedir.

Aydın İlinde kestane yetiştiriciliğindeki en önemli sorunlardan birisi teraslama eksikliğidir. Kestaneliklerin tamamına yakını eğimli arazilerdedir. Bu yüzden yapılan toprak işleme, sulama ve yağmurlar erozyona yol açmaktadır. Bu durumda da üstteki verimli toprağın zamanla kaybolması neticesinde bitkinin zayıflamasına yol açmaktadır. Yapılacak teras ve sekiler toprak erozyonunu önlediği gibi, buralarda suyun birikmesi sonucu bitkinin su ihtiyacını da önemli miktarda sağlamış olacaktır. Bu nedenle eğimli kestanelik alanlarında seki ve teras alanlarına önem verilmeli ve konuda üreticilere verilen eğitim çalışmalarının yanı sıra çeşitli teşviklerle üreticiler bu konuda özendirilmelidir.

4.7. Hasat Ve Depolama İle İlgili Sorunlar

Kestanelerde hasat zamanının belirlenmesinde kolay ve göze çarpan belirti, dikenli kirpilerin hafifçe açılarak, içinde doğal rengini almış meyvelerin görünmeye başlamasıdır. Kestane hasadı genellikle, ağaçların sırıklarla çırpılması şeklinde yapılmaktadır. Böyle bir uygulamada hasada, ağaçlarda olumun ortalamaya yaklaştığı bir zamanda başlanır. Ağaçlarda çırpma şeklinde yapılan hasatın dal kırılması, yaprak dökülmesi, vb. zararları yanında, hasadın sırıkla yapılması sonucu dallarda yaralar oluşmaktadır. Bu yaralar da, ilimizdeki kestanelikleri tehdit eden en önemli hastalık olan kestane kanseri etmeni için bitkiye giriş yerleri oluşturmaktadır. Bunun yanında, kestane ağaçlarının çok büyük olması sebebiyle çırpma işlemi sırasında çeşitli kazaların ve yaralanmaların oluşabilmesi söz konusudur. Kestane yetiştiriciliğinde en zor ve en fazla emek ve işgücü isteyen konu kestane hasadı yapılmasıdır

Kestaneler geleneksel olarak, bahçelerde ağaçların altında yığın halinde toplanmakta ve üzerleri, eğrelti otu vb bitkilerle örtülerek, “gömü” adı ile tabir edilen ortamlarda depolanmaktadır. Kirpiler içindeki meyvelerde nem, renk ve parlaklık vb. kalite kayıpları kısmen az olduğundan, üreticiler meyvelerini kış ortalarına kadar saklayabilmektedir. Ancak bu şekilde depolamanın birtakım olumsuzlukları vardır. Gömü ortamında kestanelerin depolanmasında yaşanabilecek en önemli sorun; iç kurtları ile bulaşık olan meyvelerdeki kurtların hayat döngüsü gereği kışlamak amacıyla gömü ortamındaki toprağa geçmeleri ve dolayısıyla bir sonraki dönemde ortamda zararlı popülasyonunun artmasına neden olmasıdır. Geleneksel depolamanın bir diğer olumsuz etkisi ise; gömü ortamında aşırı yağışlar veya sulamaların kalite kayıplarına (filizlenme gibi istenmeyen gelişmeler, küflenme, meyve kabuğunda renk ve tadda bozulma vb.) neden olmasıdır.

Kestane meyveleri, normal koşullarda %40-45 oranında nem bulundurduklarından, muhafaza yönünden, bir taze meyve gibi dikkate alınmalıdırlar. İyi bir muhafazanın yapılabilmesi için meyvelerdeki nem oranı belli bir düzeyde tutulmalı, kabuk renk ve parlaklığının değişimi ve diğer kalite kayıpları ile çeşitli mantari hastalıklardan ileri gelen kayıplar en az düzeyde tutulmalıdır. Bunu gerçekleştirmek için en ideal yöntem meyvelerin soğuk hava depolarında depolanmasıdır. Ancak yurdumuzda soğuk hava depolarında muhafaza yok denecek kadar azdır (Soylu, 1984).

ADU Ziraat Fakültesinde, değişik ambalaj materyallerinin kestanenin soğukta muhafaza süresi ve kalitesi üzerine etkilerini belirlemek amacıyla bir çalışma yürütülmüştür. Araştırmada, kestaneler, 4 farklı ambalaj tipi kullanarak 0ºC sıcaklık ve % 85 ± 5 oransal nem koşullarına sahip soğuk odada depolanmıştır. Meyveler depoya konulmadan önce carbendazim etken maddeli %0.4’lük fungusit ile muamele edilmiş ve kestaneler delikli polietilen torba, delikli plastik kase, plastik kase+streç film ve polisitren kase+streç film ile ambalajlanarak depolanmışlardır. 1 ay aralıklarla 4 ay boyunca depodan çıkarılan kestane örneklerinde ağırlık kaybı, nem içeriği, şeker içeriği, şeker miktarı, nişasta miktarı, dış ve iç küf oranı, iç kararması, iç ve dış renk değişimi, çürük meyve oranı, filizlenme ve embriyo gelişimi saptanmıştır. Deneme sonucunda polietilen torba ile üzeri streç filmle kaplanmış plastik kase özellikle ağırlık kaybını sınırlayarak kestanenin soğukta muhafazasında diğerlerine göre daha iyi sonuç verdiği saptanmıştır (Koyuncu vd., 2003).

4.8. Ürün Teknolojisi İle İlgili Sorunlar

Aydın İlinde kestanelerinin teknolojik olarak değerlendirilmesi ile ilgili sadece küçük kapasiteli bir işletme bulunmaktadır. Kestanelerin teknolojik olarak işlenmesine yönelik olarak işleme sanayimizin ve girişimci sanayicimizin yetersiz olduğu söylenebilir. Hammadde kaynağı olarak Aydın kestanesi, genellikle Bursa İlinde yer alan işletmeler için önemli bir yere sahiptir.

Aydın İlinin ürün teknolojisine ilişkin en önemli sorunu, teknolojik değerlendirme yapan modern işletmelerin olmamasıdır. Türkiye’de kestane üretiminde ilk sırada yer alan Aydın İlinde, bu yönde eksikliğin olması en büyük handikaptır. Bu nedenle, teknolojik olarak çok fazla değerlendirme şekli olan kestanelerde (kestane şekeri, kestane unu, dondurulmuş kestane vb) modern işleme tesislerinin kurulması, bu yönde desteklerin arttırılması uygun olacaktır. Bu anlamda, tesis kurulumu da dahil, taze kestanelerde boylama ve paketleme, kabuk soyma, şoklama ve vakumlama vb konularında bir takım destekler bulunmaktadır. Bu desteklerin ürünün teknolojik olarak değerlendirilmesine yönelik olarak da geliştirilmesi uygun olacaktır.

4.9. Pazarlamaya İle İlgili Sorunlar

Kestane İlimizde genellikle sofralık ürün olarak değerlendirilmekte ve taze olarak iç ve dış piyasaya gönderilmektedir. Kestanenin teknolojik olarak değerlendirilmesine ilişkin olarak ise Nazilli ilçesinde bulunan ve kestane şekeri üreten 150-200 ton işleme kapasitesine sahip olan bir işletmede bulunmaktadır.

Kestanenin gerek sofralık, gerekse de teknolojik ürün olarak pazarlanması ile ilgili yıllara göre değişmekle birlikte, genellikle herhangi bir sorun yaşanmamaktadır. Ancak, özellikle kestanede kaliteye ilişkin sorunların olması durumunda, fiyat düşüklüğü ve buna bağlı olarak kestanenin üreticinin istediği fiyattan satılamaması önemli bir sorun olarak yaşanmaktadır. Örneğin 2007 yılında ülkemizde ve İlimizde yaşanan kuraklık nedeniyle, oldukça küçük meyveli kestaneler meydana gelmiş ve ürün pazarlanmasında kalite ve verim düşüklüğüne bağlı olarak sorunlar yaşanmıştır.

Kestanelerde kalite ve verim düşüklüğüne bağlı olarak meydana gelen pazarlamaya ilişkin sorunların giderilmesine yönelik olarak, hastalık ve zararlılar ile mücadele, sulama, gübreleme, budama vb kültürel işlemlere gereken özenin gösterilmesi uygun olacaktır.

Bunun yanı sıra, İlimizde organik kestane üretimi hızla artış göstermekte ve yaygınlaşmaktadır. Özellikle bazı kooperatiflerin çatısı altında bulunan ve organik olarak kestane üreten üreticilerin artması, pazarlama konusunda büyük kolaylıklar da sağladığı bir gerçektir.

Aydın’da kestane pazarlamasının geliştirilmesine yönelik olarak; üretici örgütlenmelerinin arttırılması, etkin pazarlama ağlarının kurulması, ve özellikle tüketim alışkanlıklarının arttırılmasına yönelik her türlü faaliyetin çok büyük bir faydası olacağı kaçınılmazdır. Pazarlama açısından, “Aydın Kestanesi” coğrafi işaretinin alınmış olması önemli bir avantaj olarak görülmektedir.

5. Sonuç ve Öneriler

Aydın İli kestane yetiştiriciliği ile ilgili yukarıda ifade edilen, mevcut durum, sorunlar ve çözüm önerileri kapsamında ele alınan tüm konuların dikkate alınarak; Aydın İli kestane yetiştiriciliği ile ilgili stratejik bir planlama süreci ortaya konulması gerekmektedir. Bu anlamda, sonuç olarak Aydın İli kestane yetiştiriciliğine ilişkin; “güçlü ve zayıf yanları” ile “fırsatlar ve tehditler” için aşağıdaki hususları ifade edebiliriz:

Güçlü Yanlar Zayıf Yanlar

* -Üretim alanı ve üretim miktarı olarak ülkemizde ilk sırada yer alması,

* - Aydın İlinde kestane üretimi için ekolojik faktörler uygun,

* -Kestanenin çok fazla değerlendirilme şekli var (ürün yelpazesi geniş),

* - Organik tarıma çok uygun bir ürün,

* -Kaliteli ve verimli yöresel çeşitler mevcut,

* -Üretim alanını arttıracak alanlar mevcut,

* -İlimiz için coğrafi işaret almış bir ürün olması,

* -Kestane yetiştiriciliğindeki yapısal sorunlar hala çözümlenemedi (Tescillenmiş ÇEŞİT!),

* --Özellikle kestane kanseri hastalığının yaygınlaşma eğiliminde olması,

 * -Hasatta makinalaşma olmaması,

 * -Depolamanın geleneksel koşullarda yapılıyor olması,

 * -Genellikle eğimli yerlerde bulunan kestane bahçelerinde teraslamaya gerekli özenin gösterilmemesi

* - “Girişimci sanayicimiz” ve “işleme sanayimiz” yetersiz olması,

* - Üretici örgütlenmesinin yeterince olmaması,

 * - Pazarlama etkin değil,

Fırsatlar Tehditler

* - AB’ye tam üyelik sürecinde; üreticilerin kayıt altına alınması ve Gıda Güvenliği Sistemlerinin uygulanması konusunda hala zamanımız var,

* - Seleksiyon ile belirlenmiş yöresel kestane çeşitlerimizin tescili için de zamanımız var,

* - Özellikle geçimini salt kestane ile sağlayan üreticiler, üretim alanlarını ve verimlerini

arttırmak istiyor,

* -Üretim alanlarımızın gelişmesi için gerekli, kestane fidanı üretimi yok,

 * -Kestane kanseri hastalığı en temiz bölgelerimizi bile tehdit ediyor,

 * -Gıda güvenliği konusunda sürekli yeni sistemler geliştirilmekte,

 * - Desteklemelerdeki yetersizlikler ve yüksek girdi maliyetleri nedeniyle rekabet gücümüz az,

      Güçlü Yanlar Zayıf Yanlar

* -Üretim alanı ve üretim miktarı olarak ülkemizde ilk sırada yer alması,

* - Aydın İlinde kestane üretimi için ekolojik faktörler uygun,

* -Kestanenin çok fazla değerlendirilme şekli var (ürün yelpazesi geniş),

* - Organik tarıma çok uygun bir ürün,

* -Kaliteli ve verimli yöresel çeşitler mevcut,

* -Üretim alanını arttıracak alanlar mevcut,

* -İlimiz için coğrafi işaret almış bir ürün olması,

* -Kestane yetiştiriciliğindeki yapısal sorunlar hala çözümlenemedi (Tescillenmiş ÇEŞİT!),

* --Özellikle kestane kanseri hastalığının yaygınlaşma eğiliminde olması,

 * -Hasatta makinalaşma olmaması,

 * -Depolamanın geleneksel koşullarda yapılıyor olması,

 * -Genellikle eğimli yerlerde bulunan kestane bahçelerinde teraslamaya gerekli özenin gösterilmemesi

 * - “Girişimci sanayicimiz” ve “işleme sanayimiz” yetersiz olması,

 * - Üretici örgütlenmesinin yeterince olmaması,

* - Pazarlama etkin değil,

Fırsatlar Tehditler

* - AB’ye tam üyelik sürecinde; üreticilerin kayıt altına alınması ve Gıda Güvenliği Sistemlerinin uygulanması konusunda hala zamanımız var,

* - Seleksiyon ile belirlenmiş yöresel kestane çeşitlerimizin tescili için de zamanımız var,

* - Özellikle geçimini salt kestane ile sağlayan üreticiler, üretim alanlarını ve verimlerini

arttırmak istiyor,

* -Üretim alanlarımızın gelişmesi için gerekli, kestane fidanı üretimi yok,

 * -Kestane kanseri hastalığı en temiz bölgelerimizi bile tehdit ediyor,

 * -Gıda güvenliği konusunda sürekli yeni sistemler geliştirilmekte,

* - Desteklemelerdeki yetersizlikler ve yüksek girdi maliyetleri nedeniyle rekabet gücümüz az,

 

Habitüs: Kestaneler 20 – 25 metre kadar boylanabilen yüksek bir taç oluşturan bitkilerdir. Yayvan veya dik gelişir.

 


Gövde: Yan dallar oluştuktan sonra ana eksen büyümeyi durdurur. Yan dallardan birkaçı gelişerek ana eksenin yerini alır. Zengin bir dallanma eğilimindedir. Düzgün ve dik oluşum gösterir.

                                                       Kestane ağacının gövdesi

 

 

 

 

Dallar: Gençken kızıl-kahverengi bir durum alır. Genç sürgünler hafif tüylüdür. Üzerinde gözle görülecek büyüklükte ve bol sayıda beyaz gözenekler bulunur. Yaşlı kestane ağaçlarının kabuklarında spiral biçimi derin çatlaklar yer alır. Bir yaşını aşan dalların rengi açılır ve üzerleri parçalı, girintili çıkıntılı kabukla örtülür.

                                      

Kestane ağacının dalı

          

 


          Yaprak: Çiçekten önce oluşur. Uzun, mızrak şeklinde, ucu sivri ve koyu yeşildir. Yaprak rengi tonu çeşit özelliğine göre değişir. Genellikle 12-25 cm uzunluğunda boya sahiptir. Üst yüzeyparlak, alt yüzey tüylüdür. Yaprağın üstünde yer alan paralel damarlar kolayca görülür. Spiral dizilir. Yaprak koltuklarında dişi ve erkek çiçekler açar. Ağacın yapraklanmasından sonra açan erkek ve dişi çiçekleri, bir yıllık dalların üzerinde ve birbirlerine yakın olarak yer alır.

Kestane ağacının yaprağı

Erkek çiçek püskülleri: Sürgünün alt, orta, orta üst bölümünde yaprak koltuklarında sadece erkek çiçek bulunur. Karışık çiçek püskülleri: Alt bölümünde dişi, üst bölümünde erkek çiçekler bulunur.

 

Tomurcuk: Kestanelerin tomurcukları karışık tomurcuk tipindedir. Hem sürgünleri hem de sürgünler üzerinde çiçek püsküllerini oluşturur. Önce sürgün büyürTepe tomurcuğu terminal, mahmuz belirgindir. Yan tomurcuklar sürgün üzerinde almaşlı dizilir. Tomurcuklarını dıştan iki ya da en fazla üç pul örter. Güçlü sürgünleri hafif oluklu ve köşeli o
lur.

 

 

 

 

Kök: Kazık köklü bir bitkidir. Bu kazık kök kuvvetli yan köklerle desteklenir.  

 

 

Çiçek: Monoik yapıdadır. Çiçek rengi soluk sarı renktedir.

Dişi çiçekler : Genellikle 3’ü bir arada olmak üzere bir çiçek kümesi oluşturur. Brakte yapraklardan (kapsül=yumak=kirpi) oluşur. 6–9 karpel, ikişer ovul vardır. Her dişi çiçekte 6 adet dişi organ bulunur. Yumurtalık üst durumludur. Çok çiçek oluşturan çeşitlerde  püsküller üzerinde 3. ve 4. kademelerde meydana gelen dişi çiçekler tam olgunlaşmadan sararıp dökülebilir. Dişi çiçek kümeleri kapsül tarafından kuşatılır. Bu kapsül büyüyerek dikenli yumakları meydana getirir. Normal tozlaşma ve döllenme koşullarında yumak içindeki her üç meyvede gelişir. Ancak döllenmemiş çiçeklerde tohum bulunmadığından, bunlar gelişemez, yalnızca meyve kabuğu hâlinde kalır. Bazı çeşitlerde bir yumak içinde 5-7 meyveye rastlandığı olur.

                            

                                                                                       Kestanede çiçek

Erkek çiçekler (kedicik=kedi kuyruğu=püskül): Kümeler hâlinde püskül ekseni boyunca dizilir. Dıştan 3 kademeli 6 brakte yaprak ile kuşatılır. Her çiçeği 6 parçalı tepal yaprak çevreler. 18–20 adet erkek organ bulunur. Erkek çiçeklerin birçoğu bir eksen üzerinde başak tipi kurul oluşturur, kurullar yukarıya doğru dik durur ve haziran ortasında çiçek açar. Dört brahtecikten (çiçeğe yakın olan ve biçim değiştirmiş yaprak) oluşan ve üzerinde sık ve batıcı dikenleri bulunan kupula içinde çoğunlukla üç tane nuks (meyvenin kılıfı) meyve bulunur.

 

                Çiçeklenme zamanında erkek çiçeklerin başçıkları çiçek örtüsünün dışına çıkarak parlak, sarı bir görünüm alır. Başçıkların patlamasıyla çiçek tozları çevreye dağılır. Böylece tozlanma meydana gelir.

 

Döllenme biyolojisi: Kestanelerde çiçeklenme genellikle haziran ayı içinde meydana gelmektedir. Çiçeklenmenin erken veya geç başlamasına nisan ve mayıs ayı sıcaklıkları  etkili olmakta, çiçeklenme, bu iki ayın ortalama sıcaklığının 13,50C’den yüksek olduğu yılarda erken, düşük olduğu yıllarda ise geç başlamaktadır. Tomurcukların kabarma dönemindeki yüksek sıcaklıklar da çiçeklenmeyi öne almaktadır.

Kestane ağacında önce erkek çiçekler çiçeklenmekte, sonra dişi çiçekler, çiçek tozları olgunluğa ulaşmakta ve en sonra da karışık eşeyli püsküllerdeki erkek çiçekler çiçeklenmektedir.

 

Kestane ağacı monoiktir. Kendine uyuşmaz ve kısırdır. Dikogami bulunduğu için yabancı tozlanır. Tozlanma rüzgâr, kısmen de böcek ile olur ve 60 m kadar yayılabilir. Önce erkek püsküller, sonra dişi çiçekler, daha sonra da karışık püsküllerdeki erkek çiçekler olgunlaşır (mayıs-haziran). Özellikle metaxenia çeşidi iri meyveli tozlayıcı bir çeşittir. Tozlayıcı olarak kullanıldığında iri meyve tutturur.

 

Normal bir tozlaşma, döllenme ve meyve tutumunun sağlanması aşağıdaki koşullara bağlıdır:

Ø   Kestane bahçesinde çiçeklenme zamanı birbirine uyan en az iki çeşit olmalıdır.

Ø   Ana çeşitler tozlayıcılık yönünden kısır ise, hem bu çeşitleri hem de birbirini tozlayacak iki tozlayıcı uygun aralıklarla bahçeye yerleştirilmelidir.

Ø   Düzgün bir kapama bahçede her 3. sırada 3. ağacın tozlayıcı olarak seçimi uygundur. Eğer yer uygun değilse her 8 – 10ağacın ortasına bir tozlayıcı yerleştirilir.

 

 


Meyve: Dişi çiçeklerin döllenmesinden 150-170 gün sonra dikenli bir kabuk içinde 1- 7 adet olarak olgunlaşır.

                                                             Kestane meyvesi

Gerçek bir meyve oluşur. Meyve ovaryum çeperinin sertleşmesi ile oluşur. Sert ve derimsi meyve kabuğuna (perikarp) sahiptir. Kestanenin, dip tarafı açık, diğer tarafı koyu kahverengi, kalınca sert bir dış kabuğu ile açık kahverengi ince ve yumuşak bir iç kabuğu vardır. Meyvenin eti açık sarı renklidir. İyi nitelikte bir kestane 2-3 cm genişlikte ve 15-20 g ağırlıkta olur.

         Tohum: Kestanelerde meyvenin yenen kısmı tohum, döllenme sonucu meydana gelir.Kısacası yenen kısım tohumdur.

 


                                                          

 

Sert kabuklu meyvelerde genellikle yağ oranı yüksek olduğu hâlde kestanede karbonhidratlar daha fazladır. Kestanelerin kimyasal bileşimi genel olarak diğer sert kabuklu meyvelere göre daha uygundur. Çoğu sert kabuklu meyvelerde yağ miktarı ezme güçlüğü yaratır ve ekşime sebebi olarak gösterilir.

 

Kestane meyvesi normal koşullarda %40-45 su, %3-6 protein, %3-5 yağ, %40-45 karbonhidrat, %1,3 kül bulunmaktadır. Kestane eski zamanlardan beri insan beslenmesinde karbonhidrat kaynağı olmuştur. Ayrıca C ve A vitaminlerinin de olduğu kaydedilmektedir.

 

Kestanelerin; meyve, şekerleme, bal ve kereste olarak kullanımının yanı sıra meyve kabukları tanin üretiminde, yaprak ve çiçekleri ilaç ve kozmetik sanayinde  kullanılmaktadır.

 

Kestane ağaçları; güzellik, barınak ve yakacak için dünyada 4000 yıldan beri yüksek, serin ve        yağışı bol bölgelerde yetiştirilmektedir. Verimliliği, hasadının kolaylığı, yeme için hazırlığının basit olması ve az çok gelir sağlaması insanları kestane yetiştirmeye sevk etmiştir.

 

 

 

 

 

KESTANE ÇEŞİTLERİ

 

                  Kestane yetiştiriciliğinde seçilecek çeşitlerde birbirini dölleyen verimli ,meyvesi iri ,meyve iç zarının tohuma yapışıklılık durumu ,kolay hasat edilebilmesi ve hamur yapımına uygun olması gibi özellikler dikkate alınarak çeşit seçimi yapılır.Bu amaçla yetiştirilen önemli kestane çeşitleri;

                 Erkenci çeşitler: Karamehmet (62304),Hacıibiş (62305) , Firdol (62309)    

                  Hamur yapımına uygun çeşitler: Mahmutmolla (51112) , Hacıömer (52214)

                 İri çeşitler : Sarı aşlama (51111),Ayı tabanı (52112)

 

Bu çeşitlerden Sarıaşlama ve Karamehmet çeşidi Nazilli ilçemizde bulunmaktadır.

 

Hacıibiş (62305): Ağacı orta kuvvette yayvan gelişir. Verimi orta derecededir. Meyveleri genellikle çok küçük genişçe ovaldir. Meyve kabuğu kalın, meyve eti krem renginde ve kalitesi iyidir. Eylül ayının 3. haftasında olgunlaşır.

Tozlayıcıları; karamehmet ve firdoladır. Sofralık tüketime uygun bir çeşittir.

 

Osmanoğlu (51101): Ağacı orta kuvvette yayvan gelişir. Verimli bir çeşittir. Meyveleri küçük-orta, iri genişçe oval şekilli, meyve eti kerem rengindedir. Eylül ayının 3. haftası olgunlaşır.

Tozlayıcıları; karamehmet; firdola, ve sarıaşlamadır. Kestane şekerine uygun bir çeşittir.

 

Sarıaşlama (51111): Ağacı orta kuvvette yarı dik gelişir. Verimli çeşittir. Meyveleri orta iri-iri, genişçe oval, meyve kabuğu ince kahverengi meyve eti krem renginde, kaliteli bir çeşittir. Sofralık tüketime ve kestane hamuru yapımına uygun bir çeşittir.

 

Mahmutmolla(51112): Ağaçları orta kuvvette dik gelişir. Verimli bir çeşittir.Meyveler orta iriliktedir. Taze iken zor soyulur. Eylül ayının son haftasında hasat edilir. Tozlayıcısı 51111'dir. Hamur yapımına uygun bir çeşittir.

 

Hacıömer (52214): Ağaçları orta kuvvette ve yayvan gelişir. Meyveleri orta iriliktedir. Verimli bir çeşittir. Eylül ayının 3.haftası hasat edilir.Tozlayıcısı 52510'dur. Taze tüketime ve hamur yapımına uygun bir çeşittir. Kestanenin pomolojik sınıflandırmasına baktığımızda ise iki grup karşımıza çıkar.

Marrone: En yüksek kaliteli meyvelerdir. Tohum zarı meyveyi bölmez ve tohumun içerisine girmez. Daha iri meyvelidir.

 

Chataigne: Tohum zarı meyveyi böler ve tohumun içerisine girer. Daha küçük meyvelidir.

 

                   Standart kestane çeşidinde aşağıdaki özelliklerin olması istenir:

·                Erkencilik

·                Yüksek verim,

·                İri ve lezzetli meyve,

·                Kabuğun ince olması ve kolay soyulması,

·                Uzun süre depolanabilmesi,

·                Şekerlemede dağılmaması,

·                Kestane hamuruna uygunluk,

                                            Hastalık ve zararlılara dayanıklılık olmalıdır.

 

Bizim ülkemizde çok kullanılmamakla birlikte yurt dışında yetiştirilen ve önemli yer oluşturan yabancı kestane çeşitleri bulunmaktadır. Bunlar;

       •İtalya: Chiusa, pesio, luserna, val susa, castel del rio,

           •Fransa: Montagne, sardonne, comballe, bouche de bétizac, bournette,                maridonne, maraval, marigoule, marsol,

            • İspanya: Amarelante 1, famosa, garrida, ınxerta, longal, loura,

            •Japonya: Ishizuki, tsukuba, tanzawa, ginyosedir.

 

 

 

 

 

İKLİM İSTEKLERİ

İklim istekleri: Serin, nemli ve ılıman iklim meyve türüdür. Kestane ağacı yetiştirilirken çok soğuk yörelerde güneye, sıcak yörelerde kuzeye bakan yerlere ağaç dikilmelidir. Rakım 700–1800 m arasında olan yerlerde yetişmektedir. Kış dinlenme devresinde gövde –30/–35°C’ye dayanır. Kış dinlenme (soğuklama) ihtiyacı orta veya azdır. Çiçeklenmesi geç olduğundan ilkbahar donlarından zarar görmez. Ancak geç sonbaharın ilk donlarına karşı hassastır. Çiçeklenmeden meyvenin olgunlaşmasına kadar 2000–3000°C saat sıcaklık toplamı (150–170 gün) ister. Yaz mevsiminde aşırı sıcaklardan etkilenir ve meyve içi boşalır.

Kestane yazın yüksek sıcaklılardan doğrudan değil, yağışsız geçen mevsimlerde kuraklıktan etkilenir. Kestane doğal yayılış alanları içinde gölgeyi sevmekte, kuzeye doğru gidildikçe ışığa gereksinim artmaktadır.

Kestaneler yıllık yağış toplamı 600–1600 mm ve mevsimsel dağılımı düzenli olan yerlerde sulama yapılmadan yetiştiriciliği yapılabilir. Bu nedenle yağışların düzenli olması kestaneler için önemlidir. Çiçeklenme dönemi aşırı yağan yağışlar meyve tutumunu olumsuz etkiler. İlkbaharın geç dönemindeki yağış meyve tutumunu azaltır. Çiçek döneminde yağan fazla yağış döllenmeyi etkileyeceği için fazla yağışı sevmez. Fazla yağış mantar hastalığı nedeniyle yaprakların dökülmesine yol açar. Soğuğun toplandığı çukur vadilerde kestanelik kurulmamalıdır. Yamaç araziler bahçe için idealidir.

Toprak istekleri: Kestane ağacı kazık köklü bir bitki olduğu için hafif, gevşek yapılı, serin, derin toprağı sever. Ancak iyi gelişimini volkanik kaynaklı, potasyumca zengin toprakta iyi yetişir. pH=5,0-6,3 arasında olmalıdır. Topraktaki kirece hassastır (<%6). Toprakta %1 oranındaki kireç idealdir. Ağır, killi, su geçirgenliği az toprakta iyi gelişmez. Bu tip topraklarda yetiştirilmeye çalışıldığında ise kestane ağaçları mantari hastalıklara yakalanabilir. Bu durumda en çok mürekkep hastalığına rastlanır.

 

KÜLTÜREL İŞLEMLER

            SULAMA

Yağış 600-1600 mm alan yerler idealdir. Gerektiği zaman damla sulama kullanılır. Kuraklığa hassastır. Özellikle sonbahar mevsimi çok kurak geçerse meyvenin dikenli kabuğunun çatlaması durur. Bu nedenle kurak ve sıcak geçen yıllarda ürünün nitelik ve verimini arttırmak için temmuz-ağustos-eylül ayında ağaçların sulanması gerekir. İlk dikim yılında fidanlar toprağın nem durumuna göre 2-3 kez sulanır. Ayrıca toprak nemini korumak için meyvenin dış kabuğu (yumak) ile malçlama yapılır.

 

           GÜBRELEME

Dikim yapılacak bahçeler önceden derin sürüm yapılır ve dekara 3-5 ton olacak şekilde yanmış ahır gübresi verilir. Verime yatmış kestane bahçesinde yılda dekara 15 kg saf azot, 8-9 kg fosforik asit ve 20–25 kg saf potasyum verilmelidir.

 

 

           BUDAMA VE DESTEKLEME

Şekil ve ürün budaması olarak iki şekilde yapılır. İlk yıllarda çanak, büyüdükçe dik taç oluşturduğu için doğal büyümesine uygun veya doruk dallı şekil verilir. Meyveler sürgünün ucunda oluşacağı için aşırı uç alma yapılmaz. Öncelikle kuruyan, kırılan, hastalıklı, zarar görmüş dallar kesilir.

Kestane ağaçlarına tacı yayvan şekli alacak biçim budaması yapılması uygundur. Fidanlarının dikiminden sonra her yıl obur dal ve fazla sürgünleri budanır. Ağaçlar belli büyüklüğe ve forma ulaşınca ürün budaması yapılmaya başlanır. Ürün budaması, kırılmış, kurumuş ya da hastalanmış dallar ile gölge ve sıkışıklık yaratan sürgünlerin kesilip çıkarılması şeklinde olur. Budama kestane ağaçlarının gelişim ve ürün verimini büyük oranda etkilediğinden, budamanın bu ağacı iyi tanıyan kişiler tarafından uygulanması doğru olacaktır.

Dikimi yapılan fidanlara ilk yıllardan itibaren bakım ve budaması iyi yapılırsa verim çağına geldiğinde ağacın kök ve taç dengesi sağlanmış olur böylece tam verim çağında alınması gereken ürün alınmış olur. Kestanelere verilecek en uygun terbiye şekli modifiye lider (doruk dallı) terbiye sistemidir. Doruk dal, belli bir yüksekliğe ulaşınca büyümeyi kontrol amacıyla kesilebilir. Terbiye şekli verilmiş verim çağındaki ağaçlarda ise gerekli yerlerde dal seyreltmesi yapılmalıdır. Yıllık sürgünlerde kesinlikle kısaltma yapılmaz. Çünkü meyve tomurcukları sürgünlerin ucunda oluşur. Yaşlanmış ve verimden düşmüş ağaçlarda ise ana dallar kuvvetli budanarak yani kabaklama yapmak suretiyle yeni sürgün oluşumu teşvik edilerek gençleştirme yapılarak verim elde etmek mümkün olur.

En fazla uygulanan budama sistemi doruk dallı terbiye sistemidir. Doruk dalı hakim olan bu sistemde ağaç belli bir yüksekliğe ulaşınca doruk dal kesilir. Ana dallar ağacın dört yönünü kapsayacak şekilde kuvvetli dallardan seçilir. Ana dallar birbirlerine çok yakın yerlerden veya aynı noktadan çıkmamalıdır. Dar açılı dallar kırılmaya meyilli olduğu için 50-70 derecelik bir açı bulunmalıdır. Gerekli yerlerde büyümeyi önlemek için uç alma yapılabilir. Genç ağaçlarda aşırı budama yapmak bodurluğa yol açacağından verim düşüklüğüne yol açabilir. Yere yakın dallar bitki verime yattıktan sonra yavaş yavaş çıkartılır.

 

Kestanelerde ağaçların farklı çağlarında, dikimden başlayarak şu budama şekilleri uygulanır:

 

Dikim budaması: Doruk dal uzun bırakılır. Hafif uç alma yapılır. Alt dallar hafif, üst dallar biraz kuvvetli budanır. Fazla sürgünler çıkarılır.

 

Genç ağaçlarda yapılacak şekil budaması: Ağacın büyüme eğilimine uygun olarak seçilen terbiye sistemi uygulanır. Fazla sürgünler ayıklanır. Ana dallarda uç alımı yapılır. Yıllık sürgünlerde fazla kısaltma yapılmaz. Çünkü bu uygulama sürgün oluşumunu arttırarak meyve bağlamayı azaltır. Ayrıca aşırı budama bu devirde bodurlaştırıcı etki yapar ve verim azalmasına neden olur.

 

Verim çağındaki ağaçların budanmasında ise sadece dal seyreltilmelidir. Yıllık sürgünlerde kısaltma yapılmaz. Çünkü tomurcuklar sürgün ucunda oluşur.

 

Yaşlanmış ağaçlarda budama; burada kuvvetli bir budama yapılarak yeni sürgün oluşumu sağlanmalıdır. Ağaçta yeni bir verimlilik dönemi başlar.

 

 

                YARDIMCI KÜLTÜREL İŞLEMLER

Malçlama yapılır. Toprak neminin korunmasından yabancı ot kontrolüne kadar birçok faydası olup özellikle genç fidan döneminde arazideki fidanlarda uygulanmasında kesinlikle fayda vardır. Malçlama materyali olarak saman vb. materyaller kullanılmalıdır. İlk 4-5 yıl ağaç dibine taç izdüşümüne gelebilecek şekilde ve 3-4 cm kalınlığında yapılmalıdır.

 

 

HASAT İŞLEMLERİ


       Kestane hasadına; eylül-ekim aylarında, dikenli yumağın hafifçe açılarak içerideki doğal rengini almış meyvenin görülmesinden itibaren yapılır.

               Hasadı gelen kestane

Hasat zamanı çeşitlere göre değişmekle birlikte eylül başlarında ekim ortalarına kadardır. Dikenli yumakların hafifçe açılarak içinde doğal rengini almış meyvelerin görünmesi hasat zamanının geldiğini gösterir.


Meyveler aynı anda olgunlaşmaz. Bu yüzden hasat yere düşen meyvelerin toplanması şeklinde yapılacaksa meyveler gün ışığında bekletilmeden gün aşırı toplanmalıdır. Çünkü gün ışığında bekletilen meyvelerde doğal renk ve parlaklığın kaybolması çabuklaşmakta ve meyveler normal nemlerini kaybetmektedir. Eğer ağaçlar sırıkla çırpılarak hasat yapılacaksa ağaçlarda olumun ortalamaya yaklaştığı bir zamanda yapılır. Burada dalları kırmayacak şekilde hafifçe vurularak meyveler yere döktürülmelidir. Bu iş yapılmadan önce ağaçların altı iyice süpürülmeli, topraktaki taş ve iri maddeler temizlenmelidir. Böylece dökülen kestaneler daha kolayca fark olunur ve ürün kaybının önüne geçilir. Ancak bu işlem dal kırılmalarına ve yaprak dökülmelerine neden olur. Kestanelerde hasat masraflı ve güç bir iştir. Bu nedenle olgunlaştığında kapsülleri kendiliğinden düşen, hasadı kolay tiplerin seçilmesi gerekir.

            Meyveli yumaklar beton zemin üzerinde yığın (gömü) yapılır. Üzerine eğrelti otu örtülür. Kalbur ( foloz ) üzerinde meyve yumaktan ayrılır. Olgunlaştırmak (kürlemek)için 12–18°C’de bekletilir; nişasta, şekere dönüşür.

            Kestane; 1 kilogramdaki adete göre 45-55 en iri boy, 55-65,65-75 ve 75-85 gibi kalibre makinelerinde boylara ayrılır daha sonra silinir ve seleksiyona tabi tutularak işlenir. Genellikle jüt çuvalarda ve filede işlenen kestane isteğe göre 1 kilogramdan 25 kilograma kadar ambalajlanıp ihraç edilir.

 

                         Boylama makinesi

 

 

 

 

 

 

                DEPOLAMA


Kestane yüksek oranda su içerir. Saklanmasında su kaybı ve küflenmenin önlenmesi zordur. Su kaybı artarsa kestane sertleşir. İçi kemik gibi olur. Kestanede metabolizma daha aktiftir. Meyve havasız koşullarda embriyonun ölmesi nedeniyle bozulur ve koku oluşturur. Kestane düşük sıcaklıkta (0°C) ve %70-75 nemde delikli ambalaj kaplar içinde saklanır. Bu koşullarda 4-5 ay kalitesini korur. Küflenmenin önlenmesi için meyve kabuğunun iyi kurutulmuş olması, saklama döneminde su yoğunluğunun olmaması ve ambalaj içinde nem oranının aşırı yükselmemesi gerekir. Açıkta saklanan meyvelerde su kaybı (0°C) %80 nemde bile 4 ayda %16-30 olur. Bu nedenle kestane plastik torbalar veya teneke kutularda saklanır. Kutuda her 10 kilo için 2-3 delik (5 mm çapında) bırakılır. Bu amaçla plastik örtüler de kullanılır

 

 

 

 

 

 

 

KESTANENİN HASTALIK VE ZARARLILARI

 

Kestanenin kök, gövde, dal ve yaprakları ile meyveleri birçok hastalık ve zararlılara maruz kalmaktadır. Bu hastalık ve zararlılar:

KESTANENİN HASTALIK VE ZARARLILARI

HASTALIKLAR

HASTALIK ETMENİ

HASTALIĞIN ETKİLİ OLDUĞU YER

 

 

 

Dal kanseri

Cryphonectria parasitica (Murr.)

Gövde ve dallar

 

 

 

Mürekkep hastalığı

Phytophthora cambivora (Petri)

Kök boğazı, kökler

 

 

 

ZARARLILAR

ZARARLILARIN ETMENİ

ZARARLILARIN ETKİLİ OLDUĞU YER

 

 

 

Kestane iç kurdu

Laspeyresia spiendana

Meyveler

Kestane kirpi güvesi

Pammene fasciana (L)

Kirpi ve meyveler

Kestane kurdu

Balaninus elephas (Gyll.)

Meyveler

Yumru arıcığı

Dryocosmus kuriphilus

Tomurcuklar

 

 

 

 

 

 

Kestane mürekkep hastalığı: Ülkemizde yaklaşık 50 yıldan beridir bilinen ve zararları saptanan bir hastalıktır. İlk olarak Karadeniz’de görülmüş daha sonra Marmara Bölgesi’nde görülmüştür. Hastalığın sporları su ile yayılarak, kök ve kök boğazında meydana gelmiş yaralardan girip, kambiyum ve canlı odunun dış kısımlarında gelişmektedir. Hastalığın en belirgin özelliği, hasta ağaçların boyun kısımlarındaki kabuğun altında görülen koyu renkli ve kötü kokulu lekelerdir. Bu hastalıkla bulaşık bir ağacın kök bölgesini açtığımız zaman siyah çürümeler ve lekeler göze çarpar. Kök boğazında kabuğu kaldırdığımızda kabukla doku arasında siyah mavi bir sıvı görülür. Bu lekeler gövdede 1 metre yüksekliğe kadar çıkabilmektedir.

 


Hastalık genç ağaçlarda hızlı, yaşlı ağaçlarda yavaş bir gelişim gösterir. Hastalığa yakalanmış genç ağaçların yaprakları, birdenbire pörsür ve kurur. Yaşlı ağaçlarda ise kurumalar, tepeden başlar, alt bölümlere doğru ilerler. İletim demetleri tıkanır ve yapraklarda sararma, sürgün kurumaları göze çarpar. Hastalık bulaşmış ağaçların yaprakları küçük kalır. Yumaklar olgunlaşamaz ve kış boyunca dallarda asılı kalır.

                  

      Bu hastalıktan korunabilmek için;

Ø   Su geçirmeyen ağır topraklarda kestane bahçesi kurulmamalıdır.

Ø   Ağaçların gövdesine sık sık su değdirilmemelidir.

Ø   Rakımın yüksek olduğu yerlerde kestanelik kurulmalıdır.

Ø   Hastalık başlangıcında budama yapılarak yeni kök ve sürgün vermesi sağlanmalıdır.

Ø   Hastalığa dayanıklılığı bilinen maravel ve marigoule anaçları üzerine aşılı çeşitlerle bahçe kurulmalıdır.

Ø   İlaçlı mücadele kesin çözüm olmamakla birlikte ağaçların taç bölgesi tırmıklanır. Bu bölgeye 2 kısım bakıroksit klorür +1 kısım bakır oksit +2 ısım talk tozu karıştırılır.

 


Kestane dal kanseri: Cryphonectria (endothia) parasitica adlı bir mantarın yol açtığı bitki hastalığıdır.


                                                  Kestane dal kanseri

Kestane dal kanseri, genellikle gövdede veya dallarda; öz kısmı, kambiyum ve kabuğu öldüren yaralar şeklinde ortaya çıkar. Yaprak ve sürgünler solar lezyonla çevrilen öz kısmına su iletimi yapılmadığı zaman canlılıklarını kaybeder. Uzaktan ilk belirtiler, dallar üzerinde solan yapraklardır. En sonunda ise ölü ve yapraksız dallar kalır. Genç ve düzgün kabuklu dallardaki yaralar sarımsı kahverengi veya turuncu kahverengidir. İnce dal ve sürgünlerde başlayan hastalık daha sonra büyük dallara ve gövdeye yayılır. Böyle birçok yara dalların gövdeye birleştiği yerlerde toplanmış olarak bulunur. Hastalık nedeniyle kabuk ve kambiyumun ani ölümü sebebiyle düzgün yüzeyli bir çöküntü meydana gelir. Eğer kambiyumun ölümü ani olmazsa hastalıklı alanın altında yeni kabuk tabakalarının oluşması, şişkinliğe ve üst düzeyde kabuk çatlamalarına neden olur. Hastalanan ağaçta tipik olarak çok sayıda dip sürgünü görülür.

 

Herhangi bir nedenle açılmış yaralar hastalık etmenin giriş kapılarıdır. Bulaşık kısımlarda önce çöküntü sonra şişmeler oluşur, çatlaklar iyice belirginleşir. Hastalık dallar sürgünler ve kök boğazının üst kısmında görülebilir. Hastalığın sporları rüzgâr böcek ve kuşlarla taşınarak ağaçlarda açılmış yaralardan içeri girerek hastalığı bulaştırır. Hastalık yerinde yaşlı dallarda şişkinlikler oluşur. Genç kestane ağaçlarında kışın yaprağını dökememe en tipik teşhis yöntemidir. Diğer bir belirtide hastalıklı dal üzerine boyuna çatlamalar görülmektedir. Kuruyup çatlayan yerlerin üzeri kırmızımtırak kahverengindedir.

Mücadelesi için; hastalıklı fidan ve aşı kalemi sağlıklı yerlere taşınmamalıdır. Ağaçlarda yara açılmamalı ve yara yerleri hemen aşı macunu ile kapatılmalıdır. Hastalıklı dal ve sürgünler kesilmeli ve yakılmalıdır. Hastalığa dayanıklı çeşitlerle bahçeler oluşturulmalıdır.

İlaçlı mücadelede ise, hastalığın fazla ilerlemediği durumlarda hastalıklı kısım çıkarılır. Yara oluşan yere 750 g katrana 250 g göztaşı karıştırılarak sürülmelidir. Bunun yanında sistemik etkili fungusitler kullanılabilir.

 

Kestane iç kurtları: Meyve kabuğunu delerek içine girip beslenerek zarar yapar. Pisliklerini meyve içerisine bırakarak meyve dökümüne ve meyvelerin piyasa değerinin düşümüne neden olur. Zarar verdikleri meyvelerin tamamen elden çıkmasına, pazar ve dış satım değerlerini kaybetmesine neden olur. Yılda bir döl verir. Genel olarak hasat sırasında gelişmelerini tamamlamamış olan larvalar, hasattan sonra yığıldıkları gömüler, depolarda veya satış sırasında gelişmelerini tamamlayıp meyveyi delip terk eder.

Mücadesi için; kestane işleme evrelerinde ve bahçede ayrılan kurtlu meyveler derhal yok edilmelidir. Kestane işleme evrelerinin tabanının beton, duvarının iyi sıvanmış olmasına özen gösterilmelidir. Satış için getirilen kestane çuvalları, toprak zemin yerine beton zemin üzerinde bekletilmelidir. Gömü yerleri satış için ürün çıktıktan sonraki aylarda; özellikle haziran ayı içerisinde, sık sık çapalanmalı çıkan kurtlar yok edilmelidir.

Gömü yerlerinin tabanı ve 10–20 cm yükseklikte çevresi beton yapılmalı, satıştan sonra beton üzerinde toplanan kurtlar yok edilmelidir. Gömülerdeki bulunan kurtların hepsinin toprağa (veya beton gömü zeminine) inmesi için hasat ile satış arasında en az 1,5-2 ay süre bırakılmalıdır.

 


                                                         kestane iç kurdu

 

İlaçlı mücadele için; hasattan hemen önce ürün gömülere yığılmadan gömü toprağı ilaçlanır. Bu ilaçlamadan 20-25 gün sonra gömüdeki yığın nemlendirilirken 2. ilaçlama uygulanmalıdır. İlaçlama tekniği olarak gömü zemini beton yapılmamışsa gömü toprakları hasattan hemen önce çapalanıp düzeltilmeli ve ilaçlanmalıdır. İlaç (etkili maddesi endosulfan

% 32,9) 1 m2 alana 20 g hesabı ile ve 30 cm toprak derinliğine işleyecek suya karıştırılarak kullanılmalıdır. İlaçlı su, gömü toprağının her yanına eşit olarak dağıtılmalı, ürün hemen ilaçlı toprağa yığılmalıdır. Bu ilaçlamadan 20-25 gün sonra gömüdeki yığın nemlendirilirken aynı preparat aynı miktarda hesaplanarak nemlendirme suyuna karıştırılarak 2. nemlendirme yapılmalıdır. Gömü çevresinde taş veya beton duvar var ise ayrıca bu kısımların da ilaçlanması yararlı olur.

 

 

Kestane kirpi güvesi: Larvalar kestanenin yaprak, yumak ve meyvelerinde zarar yapmaktadır. Zarar gören yumaklar dökülmekte, döküm haziran-eylül arasında olmaktadır. Bir larva 4 yumağı zarara uğratır.

Mücadelesi, larvaların yumakları delmeye başladıklarında ve çiçeklenmenin son aşamasında yapılmalıdır.


KE

     Kestane Gal Arısı :G

 

          Dryocosmuskuriphilus(Yasumatsu)

         (Kestane gal arısı)

          Sınıf: Insecta

           Takım: Hymenoptera Familya:Cynipidae

 

           Ergin dişi ortalama 2,5-3 mm uzunluğunda, vücudu siyah renkli,bacakları, antenlerin skapus ve pedicel kısımları ve mandibulaları ise sarımsı kahverengidir. Antenler 14 segmentli olup, uçsegmentindelobut şeklinde bir genişlemegörülmez. Dişinin ömür uzunluğu yaklaşık 10 gündür. Dişi yumurtalarınıhaziran ve temmuz aylarında sürgünlerdeki tomurcukların içine 3-5 yumurta bırakır. Bazı tomurcuklarda 20-30 yumurta bulunur. Her bir dişi ömrü boyunca tomurcukların içine 100’ün üzerinde yumurta bırakabilir.Yılda tek döl vermektedir. Yumurta oval, süt beyazı renkte 0,1-0,2 mm uzunluğunda olup, uzun bir sap kısmıbulunur.Yumurtalar 30-40 günde açılır. Larva2,5 mm uzunluğundaki larva süt beyazı renkte vebacaksızdır. Yumurtadan çıkan birinci dönem larvalar gelecek sezona kadar kışı burada durgun dönemde geçirmektedir.Pupa2,5 mm uzunluğunda, siyah veya koyu kahverengindedir. Larva tomurcukların içinde pupa olmadan önce 20-30 gün beslenir. Pupa dönemi, lokalite ve kestane çeşitlerine bağlı olarak Mayıs ayı ortasından Temmuz ayı ortasına kadar sürmektedir.Gallerden ergin çıkışı mayıs sonundan itibaren temmuz ayının sonuna kadar devam etmektedir.

                     Konukçuları

Dryocosmuskuriphilus; Castaneacrenata(Japon kestanesi), Castaneadentata(Amerikan kestanesi),

Castaneamollissima(Çin kestanesi),

Castaneasativa(Avrupa       kestanesi)   ve

  hibrit çeşitlerinde,Castaneaseguinii’de zarar yapmaktadır.

          Kestane gal arısı, kestane ağaçlarının yeni sürgünlerinde gal oluşmasına neden olmaktadır. Gal oluşumu ile sürgünlerin büyümesi ve çiçeklenmesi engellenmektedir. Bitkide oluşan gelişme geriliği nedeniyle meyve üretiminde %50-70 arasında verim

 

kayıpları meydana gelmektedir.

 

Erginler yaz ayları başında görülmeye başlar, çıkış yapan dişi gal  arıları  yumurtalarını  tomurcukların  içine  bırakırlar. Bu

nedenle bitkilerin dışardan kontrolü ile  zararlının belirlenmesi zordur. Tomurcuklar gelişmeye başladığı zaman larvalarda gelişmelerine devam ederler. Larvaların baharda beslenmeye başlamasıyla tomurcuklar hızlı bir şekilde gallere dönüşmeye başlar. Oluşan galler tek renkli ya da çok renkli, 5-20 mm çapında, yeşil yada gül pembesi renginde olabilir. Galler, genç sürgünlerde, yaprak petiyollerinde ya da yaprakların orta damarında gelişir, erginlerin çıkışından sonra kurur ve odunumsu bir hal alır. Kuruyan galler iki yıldan fazla ağaç üzerinde asılı olarak kalabilir. Galler bitki parçalarında ya da bitkilerde görünebilirken, tomurcukların içinde bulunan gal arısının yumurta ve ilk dönem larvaları gözle kontrolde belirlenemez.

 

D. kuriphilus çoğunlukla bulaşık kesilmiş dal, sürgün ve tomurcuk gibi bitki materyallerinin insan eliyle bir yerden bir yere taşınması ile yayılmaktadır. Doğal yolla yayılması ise rüzgar yoluyla ve Mayıs ayı sonundan Temmuz ayı sonuna kadar olan ergin dişi uçuşları ile olmaktadır. Kurumuş galler üzerinde zararlının çıkış deliğinin bulunm Galler oluşmadan önceki dönemde mayıs ayı ortasından itibaren temmuz ayı sonuna kadar olan dönem boyunca ergin uçuşu takip edilir.

ası önceki yıl da zararlının orada mevcut olduğunu göstermektedir.

Galler oluşmadan önceki erken dönemde tomurcuklarda kırmızı renklenme ve dokudaki küçük değişimler görülmesi zararlının varlığına önemli bir işarettir.

 

Sarı yapışkan tuzaklar ilk ergin çıkışını takipte başarılı bir şekilde kullanılabilmektedir. Ergin uçuş periyodunu izlemede tuzaklar ağacın iç kısmına yerleştirilir.

 

Sarı yapışkan tuzaklar doğada mevcut parazitoitleri de yakalamasına karşın, gallerin incelenmesi için geçen süreyi kısaltmada iyi bir alternatif olarak görülmektedir.

Yapılan çalışmalar sonucunda zararlının tespit edilmesi halindeörnekler alınır ve gerekli önlemleri almak üzere acilen


Bakanlığa bildirilir.


        Kestane gal arısı ergini                                                    Kestane gal arısı zararı

 

 


 

 

1.  Kestane gal arısı ergini

2.  Kestane gal arısı larvası

3.  Kestane gal arısı pupası

4.  Kestane gal arısının oluşturduğu Galler

 

 

 NAZİLLİ ZİRAAT ODASI BAŞKANLIĞI TARIMSAL YAYIM VE DANIŞMANLIK HİZMETLERİ

Altıntaş Mah. 129 Sk  No:20  Dalyan İşhanı  K:2  09800 NAZİLLİ      0 256 313 20 10 (pbx)   www.nzob.org.tr

 

 

 

 

 


 

DOKÜMANLAR
1-BROŞÜR 2
2-ÇİFTÇİ MEKTUBU 0
3-ÇİFTÇİ MEKTUBU 1
4-FORM A (YILLIK& 2

@Her Hakkı Saklıdır..Nazilli Ziraat Odası Başkanlığı Tarımsal Danışmanlık ve Yayım Hizmetleri Web Sitesi.İzinsiz Hiçbir içerik Kopyalanamaz ve Çoğaltılamaz. 

Tasarım & Programlama (I&D DESIGN).. İçerik Yönetimi ve Güncelleme Serdal Carlat..